Son zamanlarda yaşam ve gelecek üstüne çok fazla düşünmeye başladım. Düşündükçe kafamda artık patlamalar olmaya başladı. Bunların etkisini azaltmak için düşüncelerimi bir yazıya döküp ileride "o zamanlar neler düşün müşüm?" diye dönüp bakabilmek için bi fake sosyal medya hesabımdan paylaşıyorum. Gelecek ve olumlu değişimi için gereksinimleri hakkında son zamandaki düşüncelerimi yazıya döktüm. Sizlerle de paylaşmak istedim. Yazım yanlışlarım varsa affola. Gördüğünüz bir yazım yanlışı veyahut anlam bozukluğu varsa söyleyebilirsiniz. Hatalarımdan ders almak isterim. Zaten yazımda bu konuyla alakalı bir iki cümlem de var.
Ufukta bir gelecek gözüküyor mu?
Son zamanlarda yaşadığımız hayat üstüne, bizi bekleyen gelecek hakkında çok düşünmeye başladım. Pandemi ile birlikte aslında bir çoğumuzun yaşamadığının farkına vardım. Yine bunun üzerine uzun uzun konuşmak istemiyorum. Bugün bahsetmek istediğim konu gelecekle ilgili.
Genelde şöyle bir kanı vardır, insanlığın ve olanakların gelişebilmesi için yeni neslin bir önceki nesilin üstüne koyması gerekir. Bir önceki nesil tecrübelerini yeni nesile doğru şekilde aktarıp aynı hataların olmaması için uğraşır. (5 saniye duraksama) Uğraşır mı? Tabii genelleme yapmak istemem, gerçekten tecrübelerini aktarıp kendisinden daha iyi olmasını isteyen insanlar da var. Ancak bizi yöneten insanlar, bizim "başbakan", genel bir oylama sonucu ile seçtiğimiz insanlar aksine kendi varlıklarını ve politikalarını sürdürmek istiyorlar. Bu durum böyle olunca yeni nesile söz hakkı olması gerektiği kadar doğmuyor.
Dünya değişiyor arkadaşlar. Nasıl mı değişiyor? Biz dünyayı ölüme doğru sürüklüyoruz. Doğaya verdiğimiz zararlar ile dünyaya her seferinde bir bıçak yarası açıyoruz. Ve o bıçak yaraları sonucu kanama başlıyor. Bu kanamalar, yaralar maalesef iyileştirilmedigi için ölüm her geçen gün daha hızlı bir şekilde gerçekleşiyor. Bir çığ gibi yaklaşıyor dünyanın ölümü. Seçtiğimiz o başbakanların güç gösterilerinden dolayı ise yeni nesil olması gereken yeri alamıyor.
Yeni nesil her şeyin farkında arkadaşlar. Hatta gözü en kör olan birisi bile her şeyin farkında. Hala seçilen devlet büyüklerin yaşça 60-70-80 yaşlarında olduğunun farkındayız. Peki bu ne zamana kadar devam edecek? Kim gelirse gelsin, eski nesilden olursa hep kötüye doğru 2-3 adım daha atılmış olacak. Şöyle bir örnek verebilirim: telefonlarımızın belli işletim sistemi oluyor. Zaman geçtikçe ise işletim sisteminde bazı hatalar ortaya çıkıyor. Yapımcı ise bu hataları gidermek adına işletim sistemine bir güncelleme getirip o açıkları kapatıyor. İşte bizim durumumuz da aynen bu. Hayatımızda bir geleceğimizin olabilmesi için insanlığa çok büyük bir güncelleme gerekiyor. En önemlisi ise yönetimler. Yönetimler artık 60-80 yaş aralığında bulunan insanların elinde olmamalı.Onlar bizim akıl hocalarımız olabilirler ancak gelecek adına yeni neslin artık ipleri eline alması gerekiyor. Değişen dünya, gelişen teknolojiye en kısa sürede uyum sağlayabilen kişiler bizleriz. Çünkü biz bu teknolojinin içinde büyüdük ve yaşımız gereği, taze beynimizin verdiği avantaj sayesinde teknolojik gelişmelerdeki olayları çok daha çabuk kavrayabiliyoruz. Aynı telefonlarda olduğu gibi. Bir telefonun ömrü maksimum 3 senedir. Hadi bilemedin 4 sene. Ondan sonra o telefona bir daha güncelleme gelmez. Çünkü artık yeni nesilleri onların yerini almıştır. Bizim artık ipleri elimize alıp dünyayı, değişen yeni dünyayı yönetmemiz ve açık yaraları kapatmamız gerekiyor. Geleceğin en büyük sorunlarından olan küresel iklim değişikliğine bir çözüm bulmamız gerekiyor. Zaman ilerledikçe gelecek nesile yol göstermemiz gerekiyor. Gelecek nesile tıpkı binalar yapılırken atılan temel gibi, onlara temel olmalıyız. Sonra onlara vereceğimiz öğütlerle yapılan hatalardan ders çıkarılmasını sağlayıp dünyayı daha iyi bir yer haline getirtmeliyiz. Gelecek ancak böyle iyiye gidebilir. Ufukta bir gelecek ancak böyle gözükebilir...
Bu gönderiye 7 ifade bırakıldı.
Hepsini görüntüle
7